Ay Edebiyat
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ay Edebiyat

edebiyat
 
AnasayfaGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Mitoloji

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Sevil
Admin
Sevil


Mesaj Sayısı : 36
Yaş : 59
Kayıt tarihi : 14/07/08

Mitoloji Empty
MesajKonu: Mitoloji   Mitoloji Icon_minitimeÇarş. Tem. 23, 2008 9:29 pm

--------------------------------------------------------------------------------

Mythos: Soylenen ve duyulan sozdur, masal, oyku, soylence ve efsane anlamina gelir...

Soylenceler; gereksinim ve arzulari, umut ve korkulariyla insan dogasini, 'insanlik durumu'nu yansitirlar. Yaratilis soylenceleri, koken sahibi olma duygusuna yanit verir. Bereket soylenceleri, onceden sezinlenemeyen bir dunyada gereksinim duyulan ekonomik istikrar duygusunu tatmin eder. Karamanlik soylenceleri insanlara davranis modelleri saglar. Soylenceler, her zaman onemini koruyan sorulara verilen kulturel yanitlari yansitir: Ben kimim? Yasamimi nasi gecirmeliyim? Boylece soylenceler, insanlari birlestiren ortak konulara iliskin farkli yasam bicimlerini yansitirlar.

dunya soylencelerini incelyen kisi; bilgisini artitir, anlayisini ve baskalarini degerlendirme olanaklarini yansitir. Her kulturun ayirrt edici yonlerini yansitir. Insanlarin cografi daginikliklarina karsin, zaman icinde, ne kadar benzer olduklarini gorur.

Soylenceler, bir toplumun manevi degerlerini yansitan ciddi oykulerdir. Bu oykuler bir toplumun dunya gorusunu ve onemli inanclarini temsil ettikleri icin, o toplumun kulturu tarafindan deger verilen ve korunan insani deneyimlerin birer simgesidir.Soylenceler, kokenleri, dogal olaylari ve olumu konu edinebilir; ilahlarin ozellik ve islevlerin ozelliklerini betimleyebilir yada kahramanlik oykuleri anlatarak, kahramanca ve erdemli davranislara birer model olusturabilirler. Folklorik temalar kadar efsanevi oykuler de icerebilirler. Insanlari buyuk bir evrenin butunleyici parcasi olarak tanimlar ve yasamain icindeki gizemli ve gorkemli her sey icin bir ''husu'' duygusu verirler. Soylenceler, her kulturun gelismisliginin oteki kulturun tavir ve aksiyonlarina bagli oldugu bir donemde, kendi kendimizi ve baskalariyla olan iliskilerimizi anlamanin en onemli yollarindan biridir. Soylenceler, bireyler ve onlarin evrendeki yeriyle ilgilidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sevil
Admin
Sevil


Mesaj Sayısı : 36
Yaş : 59
Kayıt tarihi : 14/07/08

Mitoloji Empty
MesajKonu: Geri: Mitoloji   Mitoloji Icon_minitimeÇarş. Tem. 23, 2008 9:32 pm

--------------------------------------------------------------------------------

PANDORA

Aşağılanmanın mitoloji dünyasındaki izlerini taşıyan hikayeye Pandora olayıdır. Pandora Zeus tarafından insanların başına bela olsun diye yaratılmıştır. Prometheus’un kurnazlıkla çalarak insanlara verdiği akıl onları sımartınca zeus o zamanna kadar yalnız erkeklerden ibaret olan topluluğuna ceza vermek ister ve onlara Pandora’yı gönderir. Zeus, oldukça usta olan oğlu Hephaitos’tan kadını yaratmasını ister. Babasının isteği üzerine çamuru su ile yoğurup ve görenleri saşırtaçak şekilde güzellikte olan kadın vücudunu yaratır. İnsanlardan kasıt yalnızca erkeklerdir. Çünkü; bela kadın görünümünde ve çok çekici. Tanrılar Tanrısı baba Zeus insanları (yani erkek cinsinden insanları) neden böyle bir bela ile cezalandırmak istiyor?şimdi bir de ona değinelim;Tanrılarla insanların beraber katıldıkları bir ziyafette Titan soylu Promethus, Baba tanrı Zeus'a u aldatmış, kurban etinin en güzel kısımlarını işkembe ve deri parçaları ile örtmüş, kemikli kısımları ise yağ parçaları ile kaplayarak Zeus'un seçimine sunmuş. Obur ve aç gözlü baba tanrı Zeus doğal olarak iyi görünümlü yağlarla kaplı parçayı seçmiş. Aldatıldığının farkına varınca da çok kızmış baba Tanrı. İnsanları cezalandırmaya karar vermiş ve onlardan ateşi geri almış. Böylece insanlar ışıktan ve sıcaktan yoksun kalmışlar. Ama kurnaz ve ölümlü insanları destekleyen Promethus, tanrılar katından bir kamış içine sakladığı ateşi insanlara geri vermiş. Zeus için bu affedilir bir davranış değildi. O da Önce Promethus'u zincirlerle bir kayaya bağlamış ve dev bir kartal Promethus'un ciğerini yemeğe başlamış ama kartal yedikçe ciğer büyüyormuş. Bu Prometheus’un cezasıdır.
İnsanlar için, tabi yine erkek cinsi olanlar, daha büyük bir ceza düşünmüş baba tanrı Zeus. Sanatkar Tanrı Hephaistos Zeus'un buyruğu üzerine bir parça toprakla suyu karıştırmış, yüzü ölümsüz tanrılara, vücudu güzel ve alımlı genç kızlara benzeyen bir kadın yapmış. Tanrıça Athena da kadınsı marifetler bağışlamış. Kharitler boynunu altın gerdanlıklarla süsler, Hermaias ise bir köpek yüreği, tilki huyu koyar içine. Belalı bir yaratıktır ama bir o kadar da güzel. İsmi "tanrılar armağanı" anlamına gelen PANDORA olur. Pandora Promethus'un düşüncesiz ve aptal kardeşi Ephimethus'a verilmiş. Böylesine alımlı bir kadını gören Ephimethus, ağabeysinin"Zeus'tan sakın bir armağan alma, alırsan ölümlülerin başını derde sokarsın" diye tembihlemesini hiç hatırlamayarak Pandora ile evlenir ve kendisine emanet edilen sandığı açarlar ve tüm dertlerin yeryüzüne saçılarak insanların başına bela olmasına yol açarlar.
Pandora Yunan mitolojisinde, tanrılar tarafından kendisine emanet edilmiş, içi yeryüzünde bulunabilecek bütün kötülüklerin doldurulduğu ve bunun yanına bir de dünyanın kötülüklerine direnme gücü sağlayan umudun kapatıldığı bir kutunun emanet edildiği meraklı, tedbirsiz bir kadını simgelemektedir. Pandora meraklı ve tedbirsizdir. Biraz da düşüncesiz. Çünkü kendisine söylenmesine karşın merakını yenemez ve bu tehlikeli kutunun kapağını aralar ve tabii bu aralıktan bütün kötülükler dünyaya yayılır. Zavallı Pandora'nın aklı başına gelir ama olan olmuştur. Kutunun kapağını kapatır, içeride yalnız umut kalmıştır.
Bu hikayede Tanrıların insanlara küçük şeylere sinirlenip kızdıklarını görüyoruz. Dinlerin kutsal kitaplarda da Tanrının insanlara karşı hemen hemen böylesi küçük sebeplerle kızıp cezalandırdığını görüyoruz. Çağdaş inanışlarda Havva'nın yasak meyveyi şeytanın elinden alarak insan soyunun (erkeklerin) cennetten kovulmasına yol açmaları da aynı hikayenin başka bir çeşitlemesi olduğu ortadadır.
Tevrat da, Adem'in cennetten nasıl kovulduğunu ve kadının bu kovulmaktaki rolünü anlatmıştır."..Ve kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi, ve gözlere hoş, ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvasından aldı, ve yedi; ve kendisiyle beraber kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı, ve kendilerinin çıplak olduğunu bildiler; ve incir yaprakları dikip kendilerine önlükler yaptılar. Ve günün serinliğinde bahçede gezinmekte olan Rab Allahın sesini işittiler; ve adamla karısı Rab Allahın yüzünden bahçenin ağaçları arasına gizlendiler.Ve Rab Allah adama seslenip ona dedi; Neredesin? Ve o dedi: Senin sesini bahçede işittim, ve korktum, çünkü ben çıplaktım, ve gizlendim. Ve dedi: Çıplak olduğunu sana kim bildirdi? Onda yeme diye sana emrettiğim ağaçtan yedin mi? Ve adam dedi: Yanıma verdiğin kadın o ağaçtan bana verdi ve yedim. Ve Rab Allah kadına dedi:Bu yaptığın nedir? Ve kadın dedi: Yılan beni aldattı ve yedim. Ve Rab Allah yılana dedi: Bunu yaptığın için, bütün sığırlardan, ve bütün kır hayvanlarından daha lanetlisin; karnının üzerinde yürüyeceksin, ve ömrünün bütün günlerinde toprak yiyeceksin; ve seninle kadın arasına, ve senin zürriyetinle onun zürriyeti arasına düşmanlık koyacağım; o senin başına saldıracak, ve sen onun topuğuna saldıracaksın. Kadına dedi: Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlat doğuracaksın Ve arzun kocana olacak O da sana hakim olacaktır. Ve ademe dedi: Karının sözünü dinlediğin, ve ondan yemeyeceksin diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lanetli oldu; ömrünün bütün günlerinde zahmetle ondan yiyeceksin; ve sana diken ve çalı bitirecek; ve kır otunu yiyeceksin; toprağa dönünceye kadar, alnının teriyle ekmek yiyeceksin; çünkü ondan alındın; çünkü topraksın ve toprağa döneceksin. Ve adam karısının adını Havva (= hayatı olan) koydu; çünkü bütün yaşayanların anası oldu."Adem, yani erkek, dünyadan bihaber gezinirken Havva, yani kadın Tanrının yasakladığı bir şeyi sorguluyor. Meraklı ama öngörüsüz. Hilekar yılanla işbirliği yapıyor. Yılan kılık değiştirmiş şeytandır yahut şeytanın yönlendirdiği bir kışkırtıcıdır. Kadın yılanın da etkisiyle Tanrının emrine karşı geliyor ve yasağı deliyor, Adem'i de suçuna ortak ediyor. Adem hiçbir şey demeden Havva’nın teklifini kabul ediyor, sonra da Tanrı tarafından azarlanınca suçu onun üstüne atıyor kolaylıkla. Tabi bu durum onu ceza almaktan kurtaramıyor. Akıllarda kalan saf olduğu, Havva'nın yüzünden cezalandırıldığı oluyor. Bu da kadının erkek hakimiyetine girmesinin nedeni olarak görülebilir.

ZEUS’UN ÖCÜ: PANDORA
Ve hemen kazandıklarını ateşe karşılık, bile bela yarattı insanoğullarına
Ünlü topal Hephaistos Zeus’un buyruğuyla
Kızoğlan kız bir varlık yarattı.
Gökgözlü tanrıça Athena da urbalar giydirip
Bağladı belini ve alnından aşağı
Öylesine bir duvak düşürdü ki,
İşlemeleri bir şenlikti gözler için.
Pallas Athene bir çelenk koydu başına
Çayırların taze çiçekleriyle bezenmiş.
Bir de altın taç koydu ki başına,
Ünlü topal kendi usta elleriyle yapmıştı onu,
Babası Zeus’ beğendirmek için kendini.
Bu taçta neler vardı görülesi neler,
Toprağın, denizlerin bir sürü yaratıklar.
Binlercesini koymuştu içine Hephaistos,
Büyülü, pırıl pırıl bir gerdanlıktı bu
Canlanacak, konuşacak gibi nakışları.
Ve Zeus bir nimete karşılık
Böylesine bir belayı yaratınca,
Götürdü onu tanrıların ve insanların önüne
Tanrı kızı gök gözlü Athene’nin bütün süsleriyle.
Ölümsüz tanrılar ve ölümlü insanlar
Şaşakaldılar görünce bu aldatıcı güzelliği,
İnsanları baştan çıkartacak olan
Bu derin, bu sonsuz büyü kaynağını.
Çünkü bu kaynaktan çıkmıştır aslında
O kadın dediklerimizin belalı soyu,
O ölümlü insanların baş belası.
Fıkaralığa bir türlü alışamaz kadınlar,
Hep bolluktur onların özledikleri.
Nasıl ki arı oğullarının sığındığı yerde
Hep beslerse verimli bal arıları
İşi gücü kötülük olan yaban arılarını,
Bal arıları her gün güneş batıncaya dek
Bembeyaz petekleri öredururken
Ötekiler sığınıp kovanların içine
Başkalarının emeğiyle beslenirler.
İşte bunun gibi bulutlarda gümbür değen Zeus
Yarattı baş belası olarak
Kadınlar soyunu ölümlü insanlara,
O kadınlar ki kötülüktür işleri güçleri
İyiliğe karşı kötülük sağladı onlarla.
Her kim ki, sakınır evlenmekten
Kadın derdi sarmamak için başına,
Olmaz olası ihtiyarlık bir geldi mi
Desteksiz kalır yaşlı günlerinde;
Yaşadıkça ekmeksiz kalmaz gerçi,
Ama ölünce varını yoğunu yakınları bölüşür.
Buna karşılık bahtında evlenme olan da
Aklı başında iyi bir kadına düşe bile,
İyi şeyler kadar kötü şeyler de gelir başına;
Hele üstelik çılgının biriyse karısı
Ömrü boyunca kahır çekip canından bezer,
Devasız dertlere düşmüş gibi olur.
Böylece, kolay değildir hiçbir zaman
Zeus’un isteğine yan çizmek, karşı koymak.
İapetosoğlu iyiliksever Prometheus bile
Belalı öfkesinden kurtulamadı onun,
Bütün bilgileri kıramadı korkunç zincirlerini.
(HESIODOS)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sevil
Admin
Sevil


Mesaj Sayısı : 36
Yaş : 59
Kayıt tarihi : 14/07/08

Mitoloji Empty
MesajKonu: Geri: Mitoloji   Mitoloji Icon_minitimeÇarş. Tem. 23, 2008 9:37 pm

--------------------------------------------------------------------------------

IKARUS

Özgürlük ve öğrenme tutkusu, çağlar boyunca eş bir değer olarak görülmüştür. Yunan mitolojisinde bu konuya yer veren sayısız hikaye vardır.En çarpıcı olanı ise İkarus’unkidir. İkarus’un babası Daidalos bilge bir mimardır. Sürgüne gönderildiği Girit Adası’nda Kral Minos’un yanında çalışmaya başlar. Onun isteği üzerine insan başlı, boğa bedenli bir canavar olan Minotauras’ın bir daha çıkmamacasına içine kapatılacağı Labirent’i inşa eder. Ancak bir süre sonra kral Minos’un emri ile, Labirentin gizini Theseus ve Ariadne’ye öğrettiği gerekçesi ile oğlu İkarus’la birlikte kendisi Labirent’e hapsedilir. Daidalos, yaratıcı aklıyla, buradan çıkmanın yollarını arar. Ve kendisi ve oğlu için kanatlar yapar. Bu kanatları bal mumuyla bedenlerine, omuz başlarına yapıştırır. Oğlu İkarus’a ne çok alçaktan, ne de yüksekten uçmamasını, özellikle de güneş ışınlarına yaklaşmamasını söyler.
Ama İkarus kanatları ile havalandıktan sonra, aydınlığı, güneş ışınlarını ve bunların ardındaki hakikati biraz daha yakından görmek, öğrenmek ve daha çok özgürleşmek düşüne kapılır. Ancak, güneşe yaklaştıkça, takma kanatlarını bedenine yapıştıran bal mumları erimeye başlar. Ve sonunda İkarus, Ege Denizi’nde Sisam Adası’nın yakınlarındaki İkaya Adası’nın önüne, bugün de, onun anısına, İkarus Denizi denen bölgeye düşer ve boğulur.
İkarus miti, daha sonra psikolojiden sanata kadar pek çok alanın konusu edildi. Büyük Hollandalı ressam, Pieter Breugel’in İkarus’un Düşüşü tablosu bunlardan biridir. Bruegel yapıtında, gerçeği öğrenmek ve özgürleşmek isteyenlerin başına neler gelebileceğini sarsıcı bir gerçekçilik ve ironi ile sergilemiştir.
Doğanın, insanın alabildiğine dingin ve kendi halinde olduğu tabloda, zor seçilecek bir ayrıntı vardır. O da denize çakılan İkarus’un çırpınan ayaklarıdır. İkarus’un boğulması ve yüzeyde görünen çırpınan ayakları, tabloda yer alan çobanın, balıkçının ve gemicilerin dikkatini bile çekmez. Onlar kendi sınırlı dünyalarına dalmışlardır! Gerçek, özgürlük, öğrenmek, ütopya ve bunların hepsini temsil eden İkarus’un boğulması hiç kimsenin umurunda bile değildir!
Bu taplo;öğrenme ve özğürlük tutkusunun ağır bedelini resmeder.ançak bu insanı bir ikilemle karşı karşıya getirir. Toplumsal gerçekliğin değişmezliğine karşı bir alt çizme şekli gibidir.Bu açıdan tablo, İkarus gibi özgürlük ve gerçeğe daha fazla yaklaşma tutkunlarına katı bir mesaj verir. Belki de insanın bireysel merak ve tutkularının toplumsal bir ifade kazanması ile anlam kazanabileceğini anlatır. Ama bunun için İkarusların varlığının bir zorunluluk olduğu pas geçilebilir mi?Sahi, İkaruslar olmasa bu durağan, dingin denge ileriye doğru nasıl bozulur?GÖĞE UÇAN İKARUS

Tuttu aşık oldu göğe
Gökte süzülenlere
Doğuştan kanatlılara
Yerde doğmamışlara
İkarus.

Topladı onlardan tüyler
Topladı onlardan irfanlar, sözler
Yamadı bir tel kafese
İhtişamlı bir kuş oldu.
Görenleri hayran bıraktı.
Göktekilerle karıştırdılar onu.
Sonra kendisi de inandı
Saftı çünkü.
Kibirliydi ve cahildi.
Ama daha çok aşkı
Örtmüştü gözlerini.

Ne göktekileri dinledi.
Ne yerdekileri.
Süslü kanatlarıyla
Başladı kanat çırpmaya.

Uçtu gökyüzüne
En şüpheciler bile ağladılar
Onu görünce
"Aramızdaki gök evladıymış
Tanıyamamışız" dediler.

Ve o kanatlarını çırptı.
Doğuştan kanatlıların
Kırk kanatlıların
Rengarenk kanatlıların
Düşten kentine.

Güneş parladı kollarında
Yüzünde.
Gökyüzü nasıl berrak,
Dünya nasıl da küçük,
Nasıl da büyük her yönde.
Rüzgar nasıl da şarkı söylüyor kulaklarında.

Sevinçten ağlıyordu İkarus
Göklerde süzülenlere gidecek olan
İlk temsilcimiz.

Sonra, aslında sonrası acı bir öykü.
Güneş eritti kanatlarının balmumunu
Bu vurgun aşığın.
Ayrıldı, uçtu, savruldu
Bin kanatlının tüyleri, bilgelikleri.
Kalakaldı çıplak,
En başta olduğu gibi insan.

Göğe uçan İkarus.
Denize düştü.
Mitoloji anlatmaz sonrasını.
Öldü der İkarus.
Ölür mü bir an bile göklere misafir olan?
Ölüm toprağın çocuklarınadır.
İkarus ölmedi o gün.
Başka bir diyara gitti.
Başı hep yerde
Göğü görmeden yaşadı uzun süre
Geçti beninden, geçti kendinden, geçti arzularından,
Kimse bilmez, tanımaz oldu onu.
Bir gece gökkanatlılardan biri,
Bir çift kanatla indi yere
İkarus'un sırtına kanatlarını eklemeye.
Ağladı İkarus sessizce.
Hiçbir insanın göremediği kanatlarıyla yaşadı bir süre.
Düşlerinde gitti ve geldi.
Mavi Kanatlı Meleklerin
Şehri'ne.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
aska_dair1467




Mesaj Sayısı : 33
Kayıt tarihi : 13/07/08

Mitoloji Empty
MesajKonu: Geri: Mitoloji   Mitoloji Icon_minitimePerş. Tem. 24, 2008 7:32 pm

Emeğine sağlık
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Mitoloji
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ay Edebiyat :: bilim :: bilimsel konular-
Buraya geçin: